Chögyam Trungpa ile Ruhsal Materyalizm Üzerine Söyleşi

Soru: Ruhsal materyalizmin özellikle bir Amerikan problemi olduğunu düşünüyor musunuz?
Cevap: Öğretiler ne zaman bir ülkeye başka ülkelerden
gelse, ruhsal materyalizm sorunu yoğunlaşır. Hiç kuşkusuz, Amerika şu anda öğretiler
için çok verimli bir topraktır. Ve ruhsallık arayışında olan Amerika bu kadar
verimli olduğu için, bu toprakların bazı şarlatanlara ilham vermesi de
olasıdır. Böyle ilhamlanmış olmasalardı, şarlatanlar da şarlatan olmayı tercih
etmezlerdi. Aksi takdirde para kazanmak ve ünlü olmak için banka soyguncusu ve
haydut olurlardı. Amerika ruhsallığa bu kadar ilgi gösterdiği için, ruhsal
öğretiler para kazanmanın ve üne kavuşmanın kolay bir yolu haline geliyor. Bu
yüzden şarlatanları da çela diye
bildiğimiz öğrenci, hatta öğretmen rolünde görüyoruz. Amerika’nın bu sıralarda
çok ilginç bir yer olduğunu düşünüyorum.
Soru: Yaşayan herhangi bir ruhsal üstadı öğretmen olarak kabul ettiniz mi?
Cevap: Şu anda öyle biri yok. Üstat ve öğretmenlerimi
fiziksel olarak Tibet’te bıraktım ama öğrencilerim hala benimle ve devam
ediyorlar.
Cevap: Durumlar öğretmenimin sesidir, öğretmenimin
varlığıdır.
Cevap: Öğreti öylece meydana
geldi. Öğretmeye veya öğretmemeye karşı bir isteği yoktu. Bir ağacın altında
oturarak ve bir nehir kıyısında yürüyerek yedi hafta geçirdi. Sonra biri geldi
ve konuşmaya başladı. Bu durumda kişinin başka bir seçeneği yoktur çünkü orada
her şeye açıksınızdır. Durum kendini gösterir ve öğreti gerçekleşir. “Buda
etkinliği” denilen şey budur.
Cevap: İlk itilimin azalmasına izin vermelisiniz.
Ruhsallığa doğru ilk itiliminiz sizi belirli bir ruhsal duruma sokabilir ama bu
itilim üzerinde çalışırsanız bu itilim yavaş yavaş azalır ve belli bir yerde
can sıkıcı ve monoton bir hal alır. Bu yararlı bir mesajdır. Görüyorsunuz ki,
kendinizle ve deneyimlerinizle ilgilenmeniz gerçekten
önemlidir. Kişi kendisiyle ilişkiye girmezse, ruhsal yol tehlikeli bir hal
alır; kişisel organik bir deneyim olmaktan çıkıp tamamen dışsal bir eğlence
olur.
Cevap: Doğru görünen bir hareket yaparsanız, bu onun
yanlış olduğu anlamına gelmez çünkü doğru ve yanlışın kesin tanımları yoktur.
İki tarafta da çalışmıyorsunuz, ne “iyi” ne de “kötü” yönde değilsinizdir;
“onun” ve “bunun” ötesinde bütünün tamlığıyla çalışıyorsunuzdur. Tümel bir
hareket olduğunu söylerdim. Kısmi bir eylem yoktur ama iyi ve kötüyle ilişkili
olan her hareketimiz kısmi bir eylem gibi görünür.
Cevap: Evet ama bu bir kişinin çok fazla uğraşma veya hiç
uğraşmama gibi uç noktalarda yaşaması gerektiği anlamına gelmez. İnsan kendine
bir “orta yol” bulmalıdır, “olduğu gibi” yaşamalıdır. Bu pek çok kelimeyle
anlatılabilir ama kişi bunu gerçekten yapmalıdır. Gerçekten orta yola uygun
yaşarsanız, doğruyu bulacağınızı göreceksiniz. Kendi varlığınıza ve zekanıza
güvenmeyi öğrenmelisiniz. Bizler muazzam insanlarız, hepimizin içinde muazzam
şeyler var. Kısacası, kendimizi serbest bırakmalıyız. Dış etkenler bize yardım
edemez. Kendinize gelişme şansı vermiyorsanız, karmaşanın insanın kişiliğini
yok eden sürecine girersiniz. Bu başkasının sizi yok etmesi değil, bizzat kendi
kendinizi yok etmenizdir. Zaten bu yüzden etkilidir çünkü kendi kendini yok etmektedir.
Cevap: İnanç safça, güvenen, kör inanç da olabilir ya da
yok edilemez kesin bir güven duygusu da olabilir. Körü körüne inancın hiçbir
ilhamı yoktur. Çok saftır. Tamamen yıkıcı olmamasına rağmen yaratıcı da
değildir. Yaratıcı olamaz çünkü daha önce hiç kendiniz ve inancınız arasında
bir bağ veya iletişim kurmamışsınızdır. Yalnızca, tüm inancı çok saf bir
biçimde körü körüne kabullenmişsinizdir.
İnancın güven olduğu
durumda ise güven duymak için canlı bir sebep vardır. Hazır bir çözümün size
gizemli bir biçimde sunulacağını düşünmezsiniz. Var olan durumlarla korkusuzca
ve kendinizi o duruma dahil etmekten dolayı şüphe duymayan bir biçimde
çalışırsınız. Bu tamamen yaratıcı ve olumlu bir yaklaşımdır. Kesin bir
güveniniz varsa, kendinizden o kadar eminsinizdir ki kendinizi kontrol etmeye
gerek yoktur. Bu mutlak bir güvendir
ve şu anda neler olduğunu gerçekten anlamaktır, bu yüzden her yeni durumda
başka yollarda ilerlemekte veya yapılması gereken neyse onu yapmakta tereddüt
etmezsiniz.
Cevap: Aslında, belirli bir rehberlik yok gibi
görünmektedir. Hatta biri size rehberlik ediyorsa, bu kuşku verici bir durumdur
çünkü dıştan gelen bir etkene güveniyorsunuz, demektir. Tamamen kendiniz olmak
size rehberlik eden şey haline gelir ama bir öncü anlamında izleyecek bir
rehberiniz yoktur. Birinin izini sürmeniz gerekmez de kendi başınıza yol
almanız gerekir. Bir başka deyişle, rehber sizin önünüzden gitmez, sizinle
yürür.